RADİKAL: Az paraya da trendy olunur

  • Tarih |

Beyoğlu'nda yürürken gözünüze çarpacak ayakkabıcılardan biri değil Coşkun Kundura, çünkü ne vitrini var ne de bir tabelası. Sanki gizli kalmak istiyor, "Beni bilen biliyor zaten, bu da bana yeter," diyor. Kurabiye Sokak'taki Marmara Han'ın önünden geçenler hak vereceklerdir. Bina öylesine harap bir halde ki kapısının ardında yaşam olduğuna bile pek ihtimal vermezsiniz. Hani şu her önünden geçişinizde "Restore edilse ne güzel bir yer olurdu," dedirten kalıntılardan. İşte Coşkun Kundura, harap ama şüphesiz ruhu olan bu binanın birinci katına yerleşmiş bir ayakkabıcı.

Abdurrahman ve Musa Demir ile Ali Önder, 1992'de kurdukları Coşkun Kundura'yı, 1994'te Beyoğlu'na taşımışlar. 1965 doğumlu Abdurrahman Demir, simitçilikle atılmış çalışma hayatına, sonra ayakkabı atölyelerinde çıraklığa başlamış. İşçi, kalfa derken en sonunda ustalık mertebesine yükselmiş ve iki eniştesiyle ortak olup parasız pulsuz bu işi kurmuş. 10 kişinin çalıştığı bu iki odalı imalathaneden haftada 400'e yakın ayakkabı çıkıyor. Bunların 75 civarında bir miktarı dükkanda satılıyorsa da, geri kalanı Rusya'ya ihraç ediliyor. Dilden dile yayılmış buranın namı ve şimdi günün hangi saatinde adımınızı atarsanız atın, kadınlarla dolup taşıyor. Demir, "Müşteriyle uğraşmak stresli ve zor," derken esas kadınlarla uğraşmanın zor olduğundan yakınıyor olsa gerek.

Tek ayakkabı parasına...

Aslında burası kadınların canına minnet çünkü piyasada 400 milyon TL verip sahip olacakları Dolce&Gabbana, Paciotti, Prada, Nine West marka ayakkabıların taklidini buradan 40 milyon TL'ye aldıkları gibi, piyasada tek bir ayakkabıya verecekleri parayla, sezonluk ayakkabı gardıroplarını düzebiliyorlar. Özel isteğe göre fiyatlar yükselebiliyor. Yani burada, elinizde bir dergiden yırttığınız sayfayla boy gösterebilir ve "Ben bundan istiyorum," diyebilirsiniz. "Sosyete kesimi uğruyor bize," diyen Demir, müşterilerinin çoğunun Etiler, Yeşilköy, Bahçeşehir ve Kadıköy semtlerinden geldiğini söylüyor. Daha önce modellerini hazır kataloglardan çıkarmalarına rağmen, üç-dört senedir İtalya'ya gidip gözlerine kestirdikleri ayakkabıları getiriyorlarmış. Herkes katalog modellerini yaptığı için de, senelik İtalya seyahati şartmış.

10 yıl sonra da burada aynı işi yapacağından bahseden ayakkabı ustası, mağaza açmayı düşünmediklerini çünkü mağazayla imalatı ayrı yerlerde yürütmenin çok zor olduğunu belirtiyor. "Fazla maceranın sonu hüsrandır," diyor ve etraflarında deneyenlerin bulunduğundan ancak başarılı olamadıklarından bahsediyor. İnsan Demir'i dinlerken, ticarette başarının ve paranın kokusunu aldığı halde, hala elindekiyle yetinen kişilerin var olmasına şaşırmadan edemiyor.

MELİS ÇELEBİ

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=861615&CategoryID=41